Değerli müminler! Dinî bayramlarımızdan kurban bayramını idrak etmenin sevinci içerisindeyiz. Bizi bugünlere sağlıkla eriştiren Cenâb-ı Hakk...
Değerli müminler!
Dinî bayramlarımızdan kurban bayramını idrak etmenin sevinci içerisindeyiz. Bizi bugünlere sağlıkla eriştiren Cenâb-ı Hakk'a hamd ediyor, O'nun sevgili Peygamberi Muhammet Mustafa (s.a.v.)’ya salât ve selâm ediyoruz.
Önce bu bayramda yapmakla yükümlü olduğumuz kurbandan bahsetmek istiyorum.
Sözlükte yaklaşmak, Allah’a (rahmetine) yakınlaşmaya vesile olan şey anlamlarına gelen kurbân, dinî bir terim olarak, Kurban, kurban bayramı günlerinde ibâdet maksadıyla, belirli şartları taşıyan hayvanı usulüne uygun olarak kesmeyi ve bu amaçla kesilen hayvanı ifade eder. Arapça'da "Udhiyye" denir
Kurban, Allah Teâlâ'nın ihsan buyurduğu varlığa bir teşekkürdür.
Kurban ibadeti İslamiyet'ten önce de vardı. Cenâb-ı Hakk'ın dostu olma şerefiyle şereflenmiş bir Peygamber olan İbrahim aleyhi's-selâm bir adakta bulunmuş, bir oğlu olduğu tekdirde onu Allah'a kurban edeceğini adamıştı. Aradan geçen zaman içerisinde oğulları olmuş ama o,adağını nasılsa unutmuştu. Rüyada oğlunu kurban ediyor görmüş ve irkilmişti. Tefsirlerde ifade edildiğine göre Hz.İbrahim bu rüyayı üç ayrı gece görmüştür. Peygamberlerin rüyası vahiy olduğu gibi onlar tarafından yapılan tabirleri de vahiydir. İbrahim aleyhi's-selâm da rüyasını, oğlunu kurban etmesi gerektiği şeklinde tabir etmiş ve böylece bu tabir de vahiy olmuştur. Artık Hz. İbrahim bu vahyi yerine getirmesi gerekiyordu. Elbette bu çok zordu ama Allah'tan aldığı vahye uymaması daha zordu. İbrahim aleyhi's selâm büyük bir imtihan karşısında olduğunu anladı. Hiç tereddüt etmeden Allah'a teslim oldu ve durumu oğlu İsmail aleyhi's-selâm'a açmaya karar verdi.
Şimdi konu ile ilgili olarak Kur'an-ı Kerîm'in açıklamalarını dinleyelim. Allah Teâlâ buyuruyor:
(İbrahim) “Ey Rabbim, bana iyilerden (bir oğul) ihsan et'' dedi. Biz de kendisine yumuşak huylu bir oğul müjdeledik. Oğlu yanında koşacak çağa gelince, “Ey oğlum, ben seni rüyamda boğazladığımı görüyorum, bir düşün, ne dersin?” dedi. (İsmail) “Babacığım, sana ne emrolunuyorsa yap, inşaallah beni sabredenlerden bulacaksın.” dedi. Her ikisi de Allah'a teslim oldular (Allah'ın emrine boyun eğdiler). İbrahim, oğlunu şakağı üzerine yatırdı. Biz de ona şöyle seslendik: “Ey İbrahim, rüyana gerçekten sadakat gösterdin, şüphesiz ki bu apaçık bir imtihandı.” dedik ve ona (İsmail'e karşılık) büyük bir kurbanlık fidye verdik. Kendisine sonradan gelenler içinde iyi bir nam bıraktık. Selâm olsun İbrahim'e. İşte biz iyilik yapanları böyle ödüllendiririz. Çünkü O, bizim mümin kullarımızdandır.
Görülüyor ki, Kur'an da Hz. İbrahim'in gördüğü rüyanın vahiy olduğunu teyit etmiştir. Çünkü Cenâb-ı Hak kendisine seslenirken: "Ey İbrahim, gördüğün rüyaya gerçekten sadakat gösterdin. buyurmuştur.
Değerli müminler!
İbrahim aleyhi's-selâm Allah'ın emrine boyun eğerek oğlunu kurban etmek üzere şakağı üzerine yatırınca Cenâb-ı Hakk İsmail'in yerine bir koyun kurban etmesini emretmiştir. Bu, Allah'ın insanlığa büyük bir Iütfudur. Allah, insanları Hz. İbrahim'in aracılığı ile insan kurban etmekten korumuş olmasaydı muhtemelen insanlar "İnsan kurban etme" gibi korkunç bir geleneğe sahip olabilirdi ve insanları bu korkunç gelenekten kimse de kurtaramazdı.
İbrahim aleyhi's-selâm oğlu yerine Cenâb-ı Hakk'ın kendisine gönderdiği koç'u kurban etmiştir. Böylece kurban Hz. İbrahim'den sünnet olarak bize intikal etmiştir.
Kurban, insanın Allah'a yaklaşmasına ve O'nun rızasını kazanmasına vesile olan bir ibadettir. “Kurban” kelimesinde bu mana vardır. İnsan kurban kesmekle İbrahim aleyhi's-selâm gibi Allah'a ve O'nun emirlerine bağlılığını, gerekirse O'nun rızasını kazanmak için her fedakarlığa katlanacağını göstermiş olur.
Değerli müminler,
Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak için yapılan her şeyde esas olan iyi niyettir. Kurbanda da böyledir, iyi niyet ve ihlâs esastır. Bakınız bu konuda Kur'an-ı Kerîm'de şöyle buyuruluyor:
Onların (kurbanların) ne etleri ne de kanları Allah'a ulaşır. Fakat O'na sadece sizin takvanız ulaşır.
Esasen Allah Teâlâ ancak takva sahiplerinin yapmış oldukları ibadetleri kabul eder. Mâide sûresindeki şu ayet-i kerimeler bu konuyu bir örnek vererek açıklıyor Allah Teâlâ buyuruyor:
(Ey Muhammed) onlara Adem'in iki oğlu ile ilgili haberi hakkıyle oku. Hani her ikisi birer kurban sunmuşlardı, birinden kabul edilmiş, diğerinden kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul edilmeyen ötekine):– Seni öldüreceğim, demişti. Diğeri ise:– Allah, yalnız kendisinden korkanlardan kabul eder dedi ve devam etti: "Allah'a yemin ederim ki sen beni öldürmek için bana el uzatsan da ben seni öldürmek için sana el uzatacak değilim. Ben, alemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım.” dedi.
Görülüyor ki, kurban kesenlerden biri iyi niyeti ve Allah'tan korkması sebebiyle sunduğu kurban kabul görmüş, diğeri ise kötü niyeti sebebiyle kurbanı kabul edilmemiştir.
Sevgili Peygamberimiz de bu konuda şöyle buyurmuştur:
Âmellerin kıymeti ancak niyetlere göredir. Herkesin niyet ettiği ne ise eline geçecek olan ancak odur.
Kurban, İslâm'daki sosyal yardımlaşma ve dayanışmanın bir başka örneğidir. Her gün dünyada sayısız hayvan kesilir ve bundan çoğunlukla varlıklı kimseler yararlanır. Halbuki kurban bayramında kesilen kurbanlardan daha çok yoksullar ve hayır kurumları istifade eder.
Kurban Kesmenin Faydaları
- Her şeyden önce Allah’ın emrine itaat edilmektedir.
- Allah için fedakarlık yapma alışkanlığı kazandırmaktadır.
- Toplumda yardımlaşma ve dayanışma yoluyla kardeşlik ve dostluk bağlarını güçlendirmektedir.
- Sosyal adaletin önü açılmaktadır. Bir yıl boyu et yeme imkanı bulamayanlar bu vesileyle et yiyorlar.
- Zengine malını feda ederek şükretme, fakire de çok az bulduğu bir yiteceği bayram vesilesi ile bulduğu için şükretme imkanı vermektedir. Zenginde varsa cimrilik duygusu zaafa uğramaktadır.
- Hayvan piyasasında ticari bir canlanmaya yol açmaktadır.
Kurban Meşrû Bir İbadettir
Kurban bir gelenek değil, İslâm'da, kurban bayramında kurban kesmenin dinî bir hüküm oluşu Kitap, Sünnet ve icmâ ile sabit olup, hicretin 2. yılında konulmuştur. Kurban da zekât gibi Hicretin ikinci yılında meşrû kılınmıştır.
Kur'an-ı Kerîm'de şöyle buyuruluyor:
Kurbanlık deve ve sığırlar, Allah'ın size olan nişanelerinden (Allah'ın size verdiği dinin alâmetlerinden) kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. O halde onları ön ayaklarından biri bağlı olduğu halde keserken üzerlerine Allah'ın adını anın. Yanları yere yaslandığı (yani canları çıktığı) vakit onların etlerinden yiyin, kanaat edip istemeyene de, isteyene de yedirin. Böylece onları sizin emrinize verdik ki, şükredesiniz.
Peygamberimiz de bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır :
Ademoğlu kurban bayramı günü, Allah katında kurban kesmekten daha sevimli bir iş yapmamıştır. Şüphesiz o kesilen kurban kıyamet günü boynuzları ve kılları ile gelir. Hiç şüphe yok ki, kurbanın kanı yere düşmeden önce Allah katında kabul görür. Öyle ise gönüllerinizi kurban ile hoş edin.
Peygamberimiz kurbanı tavsiye ederlerken kendileri bizzat kurban keserek de örnek olmuşlardır. Müslim'in rivâyetine göre Enes (r.a.) şöyle demiştir: "Allah'ın Resûlü, beyaz renkli iki koç kurban ederdi."
Kurbanın Hükmü
İslâm alim ve müçtehitleri kurbanın hükmü hakkında farklı içtihatlarda bulunmuşlardır.
Kurban kesmek, imam şafiye göre müekked bir sünnettir.
Hz. Peygamber (s.a.s)'in devamlı olarak işleyip nadiren terkettiği; farz ve vacib olmayan amelleri. Fukahâ'dan bazıları ise sünnet-i müekkede'yi Hz. Peygamber (s.a.s)'in terketmeksizin yaptığı ameller olarak anlamışlardır. Sünnet-i müekkedeleri yerine getirme dini hayatı kemale erdirmeyi ifade eder sünneti müekkedeleri terketmek dinle alay kabul edilmiştir.
Hz. Peygamber (s.a.s) "sünnetimi terkeden şefaatime nail olamaz" buyurmuştur. Buna göre sünnet-i müekkedeleri terketmek harama yakındır ve Hz. Peygamberin şefaatinden mahrum kalma neticesini doğurur.
Sünnet-i müekkedeleri yerine getiren kişi ise sevap kazanır (Cürcânî, a.ge., s. 122). Meselâ sabah namazının farzından önce iki rekat, öğle namazının farzından önce dört rekat, sonra iki rekat, akşam namazının farzından sonraki iki rekat ile yatsı namazının farzından sonra kılınan iki rekatlık namazlar sünnet-i müekkede'ye örnektir Abdest alırken, abdest azalarını üç defa yıkamak (el-Mevsılî, el-İhtiyâr, İstanbul 1987, 465; Alaüddin el-Haskefî, ed-Dürrül-Müntekâ (Mecma'ul-enhur kenarında) I,130).
günümüzde şafii mezhebine bağlı olan bazı kimseler müekked sünnet olan kurbanı sadece ömründe bir defaya mahsus olmak üzere kestiklerinde kurban ibadetini yerine getirmiş oldum sanıyorlar. Oysa Bu anlayışı son derece yalnış ve dini dayanaktan yoksundur. İmam şafii hazretleri fakir bir insan olmasına karşılık yinede kurbanını her yıl kesmiştir.
İmam A'zam Ebû Hanife'ye göre kurban vaciptir.
Cenabu Allah kuranı keriminde buyuruyor ki:
1. Şüphesiz biz sana bitip tükenmez nimetler verdik. 2. Şimdi sen rabbin için namaz kıl, kurban kes. 3. Asıl sonu gelmeyecek olan, sana karşı nefret duyandır
Ebû Hüreyre (radıyallahu anh)'nin rivayet ettiği şu hadistir:
Kimin hali vakti yerinde olur da kurban kesmezse namazgahımıza yaklaşmasın.
Hadisindeki vaîd (korkutma) dır. Böyle bir korkutma ancak vacip olan bir ibadetin terki için yapılır. Yani İmam A'zam demek istiyor ki, kurban vacip olmasaydı Peygamberimiz onu terkedene böyle bir tehditte bulunmazdı.
Şafiî, Malikî ve Hanbeliler ile Hanefilerden İmam Ebû Yusuf'a göre ise kurban vacip değil, sünnet-i müekkededir.
Kurban Kesmekle Mükellef Olanlar
Akıllı, hür, mukim ve dini ölçülere göre zengin sayılan mümin, ilâhî rızayı kazanmak gayesiyle kurbanını kesmekle hem Cenab-ı Hakka, hem de maddi durumlarının yetersiz olması sebebiyle kurban kesemeyenlere yardımda bulunarak halka yaklaşmaktadır.
Aşağıda zikredeceğimiz şartların kendisinde bulunduğu kişinin kurban kesmesi sünnettir:[9]
- Müslüman olmak. ' Kâfir, kurban kesmekle mükellef değildir.
- Âkil ve baliğ olmak Çünkü âkil ve baliğ olmayan kişi mükellef değildir.
- Kurban kesmeye muktedir olmak.
Muktedir olmak, kişinin bayram ve bayramı takip eden teşrik günlerinde yemek, elbise, mesken bakımından kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu kimselerin nafakasından hariç, bir kurban kıymetine sahip olması demektir.
Zenginliğin Ölçüsü
Herhangi malî bir ibadetin borç olması için öngörülen zenginlik ölçüsü Nisap kelimesi ile ifade edilmektedir.
Kurban nisabı, kişinin temel ihtiyaçları olan oturacak evi, evinin yeter derecede eşyası, binek için olan hayvanı, üç kat elbisesi, kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu kimselerin bir yıllık nafakalarından ve borcundan fazla 80,18 gr. Altın veya bunun kıymeti para ve eşyaya malik olan kimse kurban kesecek kadar zengin demektir. Bu kimseye yılda bir defa kurban günlerinde kurban kesmek vacip olur.
Bu ölçü aynı zamanda zekât için de geçerlidir. Ancak zekât nisabında malının artıcı olması ve üzerinden bir yıl geçmiş bulunması şarttır. Kurban nisabında bunlar aranmaz. Kurban kesme günlerinde zengin olan kimseye kurban kesmek vacip olur.
Hangi Hayvanlar Kurban Edilir
Kurban edilecek hayvanlar; koyun, keçi, deve, sığır ve manda'dır.
Bu hayvanlardan devenin 5, sığır ile manda'nın 2 ve koyun ile keçinin bir yaşını doldurmuş olmaları gerekir. Ancak koyunlar altı ayı tamamladıkları halde bir yaşını doldurmuş gibi gösterişli olurlarsa bunlar da kurban edilebilir.
Bir koyun veya keçiyi ancak bir kişi kurban edebilir. Fakat sığır, manda ve deve yedi kişiye kadar ortaklaşa kurban edilebilir. Ortakların tek veya çift olmalarında bir sakınca yoktur.
Ortakların hepsi ibadet niyetiyle katılmak durumundadır. Meselâ ortaklardan biri vacip olan kurbanı, diğeri adak kurbanı bir diğeri de nafile kurbanı niyet edebilir. Çünkü hepsinin niyeti ibadettir. Fakat ortaklardan biri her hangi bir ibadet değil de et kasdiyle katılmış olsa bu sahih olmaz, diğerleri de niyet etmiş oldukları kurbanı kesmiş sayılmazlar.
Hangi Ayıplar Hayvanın Kurban Olmasına Mani Olur
Bilindiği üzere kurban bir ibadettir. Bunun için kurbanlık hayvanların kusursuz olmaları esastır. Her kusur olmasa da bazı kusurlar kurbana manidir. Bu kusurlar kısaca şunlardır:
- İki veya bir gözü kör olan,
- Aşırı derecede zayıf olan,
- Kesim yerine yürüyerek gidemeyecek derecede aksak olan,
- Kulağının, kuyruğunun veya tenasül organının üçte birinden fazlası gitmiş olan,
- Dişlerinin yarıdan fazlası düşmüş olan,
- Doğuştan kulağı ve tenasül organı olmayan,
- Koyun ve keçide bir, sığırda iki memesi kurumuş olan,
- Burnu kesilmiş olan,
- Dilinin çoğu kesilmiş olan,
- Ölüm derecesinde hasta olan,
- Böyle kusuru olan hayvanları kurban etmek caiz değildir. Bunun için kurbanlık satın alınırken kusurlu olup olmadığına dikkat etmek gerekir.
Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Şu dört hayvanı kurban etmek caiz değildir; körlüğü sırasında kör hayvanı, hastalığı esnasında hasta hayvanı, topallaması devam ettiği sürece topal hayvanı ve iliği kalmayacak kadar kırılmış hayvanı.
Zayıflık ve et eksikliğine benzer ayıplar da bu dört ayıba kıyas edilmiştir.
Kurban, bayram namazı kılınan yerlerde namazdan sonra olmak üzere bayramın ilk üç günüdür. (Şafiîlerde dördüncü günü de olabilir.)
Arefe günü veya bayramın ilk üç gününden sonra kurban kesmek, kurban olmaz. Peygamberimiz buyuruyor:
Bu günümüzde yapacağımız ilk şey bayram namazını kılmaktır. Sonra evlerimize dönüp kurban kesmek olacaktır. Her kim böyle yaparsa sünnetimize uygun iş yapmış olur. Kim önce kurban keserse ancak ailesine bir et sunmuş olur, bu kestiği kurban olmaz.
Kurbanın Bedelini Yoksullara Vermekle Kurban Kesilmiş Olur mu?
Bazı kimseler hemen her yıl kurban bayramında bu soruyu sorarlar . Hayvanı kesmeden canlı olarak veya bedelini yoksullara vermekle kurban kesilmiş olur mu? Kurbanın rüknü, kurban edilmesi caiz olan hayvanlardan birini kesmek olduğundan, hayvanı kesmeden canlı olarak veya bedelini yoksula vermekle kurban ibadeti yerine getirilmiş olmaz, bu ancak sadaka olur.
Değerli müminler,
Kurbanı kesebiliyorsa kendisi keser. Çünkü bu bir ibadettir. Onu, kişinin kendisinin yapması, başkasına vekâlet vermesinden daha faziletli ve sevaptır. Peygamberimiz vedâ haccında yüz deve kurban etmiş, bunların altmış üç tanesini bizzat kendileri kesmiş, kalanlarını da Hz. Ali'ye vekâlet vererek kestirmiştir. Şayet kendisi kesemiyorsa o takdirde ehil olan birisine vekâlet vermek sûretiyle kestirir ve kendisi de orada hazır bulunur.
Peygamberimiz kızı Hz. Fâtıma'ya:
Kurbanın kesilirken orada hazır bulun. Zira işlemiş olduğun her günah, kurbanın kanından ilk damlası yere düştüğünde, bağışlanır.
buyurmuştur.
Az önce de söylediğimiz gibi, kesebiliyorsa kendisi, kesemiyorsa ehil olan birisine kestirmelidir.
Hayvan kesmede ehil olmayan yani bunu beceremeyen kimseler, hayvana eziyet ederler ki, bu, haramdır, günahtır. Bir ibadet yapılırken günah işlenmez.
Hemen her yıl kurban bayramı günlerinde televizyon ekranlarına yansıyan görüntüler, seyredenlere büyük rahatsızlık vermektedir. Bu görüntülerin ortadan kalkması, kurbanların ehil olan kimseler tarafından kesilmesine bağlıdır. Ehil kimse bulamayanlar kurbanlarını mezbahalarda kestirmelidirler.
Kurban Nasıl Kesilir?
Hayvan incitilmeden kesilecek yere götürülür. Devenin dışındakiler kıbleye karşı sol tarafları üzerine yavaşça yatırılır. Kolaylık olması için üç ayağı da bağlanır. Sonra kesecek olan:
"Allahü ekber, Allahü ekber, lâilâhe illallahü vellahü ekber, Allahü ekber ve lillahilhamd. Bismillâhi Allahü ekber" der, ara vermeden büyük ve keskin bir bıçakla keser. Sadece "Bismillâhi Allahü ekber" diye kesse de olur.
Usûlüne göre bir kesim yapmış olmak için, hayvanın yemek ve nefes boruları ile iki şah damarının kesilmesi gerekir.
Kurban kesildikten sonra sahibi, Allah rızası için iki rekat namaz kılar, sonra da dua ederek Cenâb-ı Hak'tan dileklerde bulunur.
Kurban Etinin Taksimi
Deve ve sığır gibi hayvanlar ortaklaşa kurban edildiğinde etleri ortaklar arasında tahmini olarak değil, tartılarak taksim edilir. Ancak bir ailenin ferdleri için kurban edilen hayvanın etini taksim etmek gerekmez. Bunun gibi ortaklaşa kurban kesenler kurban etini tamamen yoksullara veya bir hayır kurumuna verecek olurlarsa yine kurban etini taksim etmeleri gerekmez.
Kurban etinin hepsini yoksullara sadaka olarak dağıtmak veya kendisi ve çoluk çocuğu için alıkoymak caiz ise de, en uygun olanı, kurban etini üçe taksim edip, birini kurban kesmeyen yoksullara sadaka olarak dağıtmak, bir bölümünü de akraba, tanıdık ve komşulara ikram etmek, birini de kendi çoluk çocuğu ile yemektir.
Kurban etinden müslüman olmayan komşulara da vermek caizdir.
Şayet kurban kesen kimsenin çoluk çocuğu kalabalık ve hali vakti de çok iyi değilse bu takdirde kurban etini sadaka ve hediye olarak dağıtmayıp, tamamını çoluk çocuğu için alıkoyması daha uygun olur. Çünkü kan akıtmakla kurban vecibesi yerine getirilmiştir.
Kurban kesen kişi, kurbanın derisini sadaka olarak verebilir veya o deriyi kendisi kullanabilir. Ancak deriyi satması veya kasap ücreti olarak vermesi caiz değildir. Çünkü böyle yapmak kurbanda bir eksikliktir, bu da kurbanı ifsad eder.
Teşrik Tekbirleri Nedir? Kurban Kesmeyenler de Teşrik Tekbirleri Getirir mi?
Bilindiği üzere, kurban bayramı, kamerî aylardan Zilhicce'nin onuncu günü başlar ve dört gün devam eder. Bayramın dört gününe, Arefe günü de ilave edilince bu beş güne "Eyyâm-ı Teşrîk" denilir ki, farz namazların peşinden aldığımız "Tekbir Günleri" demektir. Bu tekbirlere de "Teşrik Tekbirleri" denir. Teşrik tekbiri şöyledir: "Allâhü Ekber, Allâhü Ekber, Lâ ilâhe İllallâhü Vallâhu Ekber. Allâhü Ekber Velillâhi'l-hamd."
Arefe gününün sabah namazından itibaren bayramın dördüncü günü ikindi namazına kadar yirmi üç vakit farz namazların peşinden, selâmdan sonra bu tekbiri bir defa getirmek vâciptir.
Arefe gününün sabah namazından itibaren bayramın dördüncü günü ikindi namazına kadar yirmi üç vakit farz namazların peşinden, selâmdan sonra bu tekbiri bir defa getirmek vâciptir.
İster cemaatle, ister yalnız başına namaz kılan, kurban kesen veya kesmeyen, yolcu olan veya olmayan kadın-erkeğin; farz olan her namazın peşinden Teşrik tekbirlerini getirmeleri gerekir
Kurban Kesmenin Faydaları
- Allah’ın emrine itaat,Allah’a yaklaşma, sevap
- Fedakarlık,
- Yardımlaşma,
- Akraba ve komşular arasında sevgi dostluk bağları güçleniyor
- Beden et ile gerekli olan proteini depoluyor.
- Hayvan besleyen ve satanlar lehine ticaret canlanıyor.
- İnsanlar stres atıyorlar birlikte mutlu olmayı öğreniyorlar.
YORUMLAR